Hadi buraya ilk tasindigimda “tropikal ulke”den geldigim
icin gerekli ekipmanlarim (kalin kiyafet, yun pantalon, iclik (!), cizme, bot…)
yoktu. Sonradan tamamladik…. Ve de guzelim tiril kiyafetlerim Istanbul’a gitti,
hani bir gun olur da yazin gittigimde giyerim cicilerimi diye… Zaman icinde
elbette ki bir disi olarak gerekli ayakkabi, terlik, bot, cizme alisverislerini
yaptim ama neden aldigim hicbirseyi gerekli oldugunda giyemiyorum ben?! Neden?
Yine
birgun hava soguk ama kar yok, disari ciktik iki dírhem bir cekirdek. Elbette
ki yukssseeeeeekkkcene topuklu kadife cicilerim var ayagimda. Yedik, ictik,
eglendik. Hesabi istememizle gelmesi arasinda gecen sure icinde kar yagdi.
Arabaya binmemiz ve eve gitmemiz (20 dakika gibi bir sure), pardon gidemememiz,
arasinda kar costu ve biz yolda kaldik. Yokusta biraktik arabamizi, eve yuruyerek 10 dakika mesafe
ve benim o yuce daglar gibi topuklarim… Nasil yurudum, neler yasadim, dustum mu
kalktim mi, dusme hamlelerinde “aman kocam dusmesin” diye onu birakip serbest
dalis mi yaptim, anlatmiyorum. Kaslarima, dizlerime, belime saglik! Eve vardigimizda
buyrun pabuclarim:
Sadece
1 gun hatirliyorum, o gun iste botlarimi giymistim ve de nasil bir yagmura
yakalanmistim…. Yagmur yagdigina ve soguga belki ilk defa kizmadim, botlarimla
mutlu mesut sipir sipir sulara girdim ciktim. Mutluydum! Elbette ki ofise
geldigimde artik “terliklerim” diye adlandirdigim ayakkabilarimi giyiverdim,
bir kadin her zaman zarif olmali, ceylan gibi sekmelidir. Evet, ofiste ayakkabi
tutuyorum ve ofise girdigimde hemen sanki eve gelmis de terliklerimi giyer gibi
cici ayakkabilarimi giyiyorum. E bazilari ofiste ayakkabilarini cikarip corapla
takiliyor, ben neden cicilerimi giymeyeyim? Tuylu topuklu terlik gibi dusunun!