Tuesday 26 February 2013

Gocebe

Bazi insanlar gocebe mi dogar? Yani surekli bir yerlere gitmek, baska yerlerde olmak, kafalarindaki baska yasamlari denemek ihtiyacinda mi hissederler kendilerini?
“Gitme” istegini ne tetikler? Sans ne kadar etkili? Peki ya imkanlar?
Kalanlar neden kalir? Hic gitmek istemeyen de vardir suphesiz.
Peki gittiginiz yerdekiler sizi nasil karsilar? Memnun mudur onlar sizin gelmenizden? Belki islerini aliyorsunuz, belki onlarin aslinda yasamasi gereken evlerde yasiyorsunuz veya onlarin gitmesi gereken universitede siz okuyorsunuz, onlar degil.
Her sabah ofise kadar belli bir yuruyus mesafem var, artik ayni zamanda yurudugum bazi kisileri taniyorum bile. Hayat erken basliyor burada ve yuruyerek basliyor, Istanbul’dakinin aksine. Bu sabah bir kadin gordum, tipik bir Ingliz, ise gitmekten pek memnun gorunmuyordu ama o buranin insani, ben onun ulkesine geldim. Acaba ne hissediyordur benim hakkimda? Belki onun gitmekten hoslanmadigi o ise benim gitmem gerektigini, benim  isime de buranin yerlisi olarak kendisinin sahip olmasi gerektigini dusunuyordur. Sansliyim ki yurtdisinda yasadigim bu kadar zaman icinde genelde misafirperver- en azindan yabancilara karsi dusmanca hisler beslemeyen- insanlarla beraber oldum ama ama bircok kisiden de “senin olman gereken yerde benim olmam lazim aslinda!” veya “senin ne isin var burada?!” mesajlarini da aldim, ozellikle cok yerel bir is yerinde calisiyorsaniz. Sizi dinlemezler bile, hemen iletisim kesilir, anliktir hersey.
Londra yine de en yabanci dostu sehir, buradaki cesitliligi ben sadece 1 tane baska sehirde gordum. Oyle cok “burali” olmayan var ki burada, insan kendine sormadan yapamiyor: Nasil hissediyorlardir acaba? diye...
Etrafimdaki cogu Ingliz, bir kisi, sadece 1 kisi disinda, burada dogup burada olecek insanlar, esleri yabanci olsa bile. Ulke degistirmeyi birakin, yabanci bir dil ogrenmeyi dusunmuyorlar.
Toplumsal egilimin disinda, herhalde gitme istegini buyuk olcude kesfetme arzusu ve merak tetikliyor (normal sartlar altinda). Hayalgucu, baska yerlerde baska deneyimlerin oldugunu dusunmek… Kalma istegini ise ilk anda mucadele istegi ve enerjisi yonetiyor, sonrasi ise … hic bilmiyorum!

Thursday 21 February 2013

Insanlari ne "soguk" yapar?


Soguk hava mi? Arkadassizlik mi? Mesafeler mi? Hayatta yerine oturmayan temel taslar mi? Yoksa kalp yorgunlugu mu?

Genelde sabahlari otobusle ise gidiyorum, metronun kalabalikligini artik goze alamiyorum. O kadar da insani olmayan sekillerde gitmek istemiyorum zaten gitmesi zor olan isime. Meshur iki katli Londra otobusleri… Alt katta yer yoksa, ust kata ciktiginizda daha fazla sansiniz olacagini pek dusunmeyin, genelde herkes ust kati seviyor. Hele merdivenlerde bekleyenler varsa- soforun tum uyarilarina ragmen (!)- bence denemeyin bile merdivenlerden cikmayi, zaten insanlari itip kakip cikamazsiniz yukari.

Genelde sansli oluyorum, ust katta bir yer oluyor benim duragimda. Buldugun yere oturman lazim, pencere kenari, en on veya en arka gibi secim sansi pek yok sabah ve aksam saatlerinde. Mevsim kis, oturunca soyunup dokunmek lazim, soyun dokun, kitabini, dergini, Ipad’ini, e-bookunu cikar ve yolculuk baslasin.

Herkes birseye gomulmus, pencereden bakan insan o kadar az ki… Bazen canim ne dergi ne kitap, hicbirini istemiyor, “Bugun de boyle olsun” diyorum, 5’ten fazla kisi bulamazsiniz oyle hicbirsey yapmayan, “bugun de boyle olsun” diyen benim gibi. Uyuyan bile az. Oysa ben her zaman otobuslerde, servislerde uyurdum okula, hatta universiteye giderken.

Bir yandan guzel birseyler okumak, zamani bos gecirmemek, bilgilenmek vb vb … ama birseyler eksik gibi? Otobuse binince ahir bir hava var hemen hissedilen. Buyuk ihtimalle insanlarin da ici benimki gibi usumus. Sonra dusunuyorum, “Zor zamanlar geciriyor herkes. Kimbilir herkesin ne derdi var ki ondan kimse gulumsemiyor bile. Sadece acik renkli tenler, dertli bakan renkli gozler”. Ya da en cok ben miyim burada usuyen?

Ben genelde sabah insaniyimdir, uyanma ile ilgili sorunum olmaz, “Ne guzel yeni bir gun basliyor!” derim, ya da derdim.  Kahvaltimi ederim hep, canim pek istemese bile- cunku annem bize oyle ogretti- ve cikarim evden. Cogu sabah artik hep cikmalar gecikiyor, “cayimdan iki yudum daha”, “utunun fisini cektim mi?”, “buzluktan eti cikardim mi?”, sanirim oyalaniyorum gereginden fazla. Eldiven, atki, cizmeler, iki kat corap… usumek bana yaramiyor, icim de usumus cok. Bu kis cok uzun oldu.  

Bu sabah dusundum, bahar gelecek yakinda, inaniyorum, gelecek. Agaclar acmak icin hazirlaniyorlar, belli tomurcuklar patlamak icin yerini almis dallarda. Ama neden burasi cok agir? Bahar gelince duzelir mi acaba?
Resim Google'dan- sahiplerine tesekkur ederim!